বুধবার, ১৫ জানুয়ারী, ২০২০

Hungryalist Movement discussed in Turkish Language

HUNGRY GENERATION

Devleti yut, otoriteyi yut, bilmiş tavırlı edebiyatçıları yut, sahte edebiyatı yut… Bunların hiçbiri seni doyurmaz; kalıpları kır; gerçek edebiyata aç ol, aşka, insana, tutkuya, özgürlüğe aç ol.

Kasım 1961, Hindistan, Kalkuta.

Hindistan edebiyat tarihi kayıtlarına “Sürpriz Devrim” olarak geçen; edebiyat ve sanat alanındaki yozlaşmaya, tutuculuğa, başarısızlığa karşı bir direniş olarak henüz 20li yaşlardaki bir grup genç şair tarafından başlatılan “Hungry Generation” (Hungry Movement), Amerika’daki Beat kuşağının etkilerini yerkürenin uzak bir köşesinde sürdürecekti.

Hungry Generation’ın fikir babası olan 22 yaşındaki Malay Roychoudhury, yanına 15 genç şairi daha alıp, bir edebiyat direnişi başlattı. Önceleri “Devouring Movement” olarak adı konulması planlanan yeni akım, kurucu Malay Roychoudhury’nin, Geoffrey Chaucher’ın “In the sowre of hungry time” cümlesini okumasıyla gerçek ismine kavuşmuş oldu. 1961-1965 yılları arasında edebiyat çevrelerinden ambargo yemekle veya hapishane ile sonuçlanan akımı yaratan genç şairler, Allen Ginsberg’in 1963 yılında Hindistan’a yapacağı seyahatle düşsel meleklerini doğurup onu gerçek dünyada yaşatacaklardı.

Klasik edebiyattaki ölçütlerin aksine, Hungrylistler şiirlerinde protesto, tatminsizlik duygusu, tutku ve bireyselden çok toplumsallık ölçütlerini esas almıştır. Şiirlerde kullanılan seks, hayal, halüsinasyon, doğa ve protestlik etkileri, Beat Kuşağı’ndan etkilenen şairlerin kendi devletine ve edebiyat çevrelerine karşı duruşuydu. Howard McCord’un, Hungry Generation’ın başrol oyuncularından Malay Roychoudhury’nin “Stark Electric Jesus” adlı şiirini Washington Universitesi’nde okutması, Lawrence Ferlinghetti’nin Kulchur’ın 15.sayısında Hungrylistlere yer vermesi ve Ginsberg’in destekleri sonrasında ilham aldıkları ABD’de de etkilerini sürdüren Hungry Generation, İngilizce olarak da insanlara Doğu Edebiyatı’ndaki devrim hakkında bilgi verecek, sonrasında ise “Yüzyılın Şiirleri” antolojisinde kendine yer bulacaktı.

Yayımladıkları ilk manifestoda zamanın edebiyatına olan tepkilerini ve şiir’in kendilerince anlamını açıkça ortaya koyan Hungrylistler, bu surpriz ve efsanevi akımın başladığı dönemde pek çok tepki çekse de son zamanlarda o tepkiyi ve ilgili büyük oranda kaybettiler. Hindu Tanrıları, hayaletler ve çeşitli hayvan figürlerinde kağıttan maskeler yapıp üzerlerine “Lütfen maskelerinizi çıkarın” cümlesini motto olarak iliştiren, sonrasında ise bu maskeleri politikacılara, edebiyatçılara, medya patronlarına ve zengin işadamlarına gönderen şairler, şiirin gerçeküstücülüğünü gerçekçi yöntemlerle anlatmaya çalışmışlardır.

Hungrylistler bu akımda kullanılacak kuralları belirlerken aşağıdaki konuların üzerinde durmuşlardır:

-Asla Aristo’nun gerçekçiliğini taklit etme, sanatın türemesinin gerçekçiliğini kullan
-Sessizliği bozmadan, suskunluğun konuşmanın içerisine patlamasına izin ver
-Dünyada zamanında yapılmış olanı geri almak yerine, kaostan doğan yeni bir başlangıç için yaratıcı sansasyonlara izin ver
-Yazar olmanın haricinde, duyuların esas kaynağını yakala
-Dünyanın ve varoluşun, yalnızca estetik bir olgunluğa sahip olduklarında haklı/saygıdeğer olabileceği inanışına karşı dur
-Başkaları tarafından üretilen sahte mutluluk duygularını kabullenmek yerine, bütün şüpheleri ve umutsuzluğu kabul et
-Kariyer odaklıların değerlerine karşı geri püskürtme yap
-Mutlak samimiyet için tüm cafcaflı kandırmacalara tövbe et
-Kendini fark etme noktasının sonrasında yazmaya ve resim yapmaya son ver

1963 yılında Patna’daki evlerinde Allen Ginsberg’i misafir eden editör Samir Roychoudhury ve kardeşi Malay Roychoudhury, Ginsberg’den ve Beat şairlerinden o zamana kadar haberdar değillerdi. Ginsberg’in ülkeyi ziyareti, çeşitli tarihi yerleri gezmesi ve buralarda günlük notları alması sonucu, onunla ABD’ye döndükten sonra da iletişime geçtiler. Onlar yarattıkları bu akımın fazlaca ses getireceğini tahmin edemeseler de, Ginsberg ve Ferlinghetti Hintli şairlerin başlattıkları akımın son derece önemli olduğunu biliyor ve bundan dolayı onlarla iletişim kurmaktan ve onların şiirlerini ABD’de yayımlamaktan çekinmiyordu. Hindistan ziyaretinden fazlasıyla etkilenen Ginsberg, doğu felsefesine hali hazırda yakındı ve Budizm, Müslümanlık ve Hinduizm’i temsil eden meşhur 3 başlı balık figürünü ilk kez Hindistan ziyareti sonrasında kullanmaya başlamıştı.

Haftalık manifestolarla ve basılan dergilerle günümüze kadar taşınan akım, ne yazık ki Türkiye’deki gibi edebiyat sıkıntısı çeken Hindistan’da pek az kişi tarafından farkına varılacak bir noktaya gelmiştir. Buna rağmen Hungrylistler halen daha eserler vermekte ve bu eserleri kendi ülkeleri haricinde pek çok ülkede daha yayımlamaya çalışmaktadır.









STARK ELECTRIC JESUS – Malay Roychoudhury

Öleceğim, öleceğim, öleceğim
Derim, ateşten bir coşku içinde
Nereye gideceğim, ne yapacağım bilmiyorum; hastayım
Sanat’ın her türlüsüne tekmeyi basıp, Shubha’ya ulaşacağım,
Shubha, bana izin ver, gidip yaşayayım pelerinli kavununda
Safran perdeyi mahveden karanlığın dağılan gölgesinde,
Diğer çapaları topladıktan sonra, son çapa da beni terk ediyor
Artık dayanamıyorum, milyonlarca cam kırığı korteksimi yırtıyor,
Biliyorum, Shubha, rahmini aç, bana barışı getir
Her bir damar, kalbe gözyaşı taşıyor,
Beynin bulaşıcı taşları, sonsuz hastalık dışında bozuluyor
Anne, beni neden bir iskelet şeklinde doğurmadın?
Bir milyar ışık yılı boyunca gidip, Tanrı’nın kıçını öpebilirdim
Ama şimdi hiçbir şey beni memnun etmiyor, hiçbir şey kulağa iyi gelmiyor
Bir öpücükten fazlasıyla midem bulanıyor
Cinsel birleşme sırasında kadınları unuttum ve ilham perime döndüm
Güneş renkli idrar torbasının içine,
Tüm bu olan biten ne bilmiyorum ama hepsi oluyor işte,
Her şeyi yıkıp paramparça edeceğim
Açlığıma Shubha’yı çizip, onu yükselteceğim
Oh Malay
Kolkata ıslak ve kaygan organlar korteji gibi bugün,
Ama ben şimdi, bir başıma ne yapacağımı bilmiyorum
Hatırlama gücüm sararıp soldu,
Bırak da ölümün karşısına tek başıma çıkayım,
Cinsel birleşmeyi ve ölümü öğrenmek zorunda değildim
İşedikten sonra son damlayı dökme sorumluluğunu öğrenmek zorunda değildim
Gidip, karanlıkta Shubha’nın yanına uzanmak zorunda değildim
Nandita’nın göğsüne uzanırken, Fransız derisinin kullanılışını öğrenmek zorunda değildim
Gerçi, Aleya’nın taze çingülü rahminin sağlıklı ruhunu istedim
Nihayet beynimdeki tufanın ilticasına teslim oldum
Neden hala yaşamak istediğimi anlayamıyorum
Sefih Sabarna-Choudhury soyumu düşünüyorum
Yeni ve farklı bir şeyler yapmak zorundayım
İzin ver, son bir kez Shubha’nın göğsü kadar yumuşak yatağımda uyuyayım,
Şimdi, doğduğum dakikanın keskin parlaklığını hatırlıyorum
Vefat etmeden önce kendi ölümümü görmek istiyorum
Dünyanın Malay Roychoudhury ile yapabileceği hiçbir şey yok,
Shubha, izin ver birkaç dakikalığına zorlu, gümüşi rahminde uyuyayım
Bana barışı getir, Shubha, bırak huzura sahip olayım
İzin ver, iskeletim, günahım senin mevsimsel kan akışınla yeniden yıkansın
İzin ver, dölyatağında kendi spermimle kendimi yaratayım
Başka ana-babaya sahip olsaydım böyle olur muydum?
Bambaşka bir spermle ben Malay olabilir miydim?
Babamın başka bir kadınının rahminde ben Malay olabilir miydim?
Shubha olmasaydı, kendimden, tıpkı ölü erkek kardeşim gibi profesyonel bir centilmen yaratabilir miydim?
Cevaplar… bırak birileri bunları cevaplasın,
Shubha, ah Shubha
İzin ver de dünyaya senin şeffaf kızlık zarından bakayım
Yeniden yeşil şiltenin üzerine gel
Katot ışınlarının, mıknatıs görkemliğinin samimiyeti ile emilmesi gibi
1956’nın nihai karar mektubunu hatırlıyorum,
Klitorisinin çevresi aynı zamanda kurnazca süslenmiş
Güzel kaburga-yıkıcı kökler göğsüne doğru azalıyordu,
Aptal ilişkiler, anlamsız ilgisizliğin geçitinde şişirildi
Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaah
Ölüp ölmeyeceğimi bilmiyorum
Sefahat, kalbin ayrıntıcı tahammülsüzlüğünde gürlüyordu
Bozup yok edeceğim
Hepsini, sanat uğruna parçalara ayıracağım,
Şiir için intihardan başka bir yol yok
Shubha,
İzin ver, ezelden beri kendine hakim olamayan vajinanın dudaklarına gireyim
Acısız çaba absürdlüğüne,
Sarhoş kalbin altın klorifilinde.
Neden annemin sidik yolunda kaybolmamıştım?
Neden babamın mastürbasyonu sonrasında idrarında atılmamıştım?
Neden ovum-fluksunda veya balgamda karışmamıştım
O benim altımda kaygısızca gözlerini kaparken,
Rahatlığın Shubha’yı ele geçirdiğini gördüğümde, kendimi korkunç derecede sıkıntılı hissettim
Çaresizliği ortaya çıkardıklarından sonra bile kadınlar güvenilmez olabiliyor,
Bugün, Kadın ve Sanat kadar güvenilmez bir şey yok gibi
Şimdi benim gaddar kalbim imkansız bir ölüme doğru koşuyor
Su vertigoları, delik dünyadan boğazıma doğru yükseliyor
Öleceğim
Bana neler oluyor
Pantolonumda yayılan kurumuş spermlerden
Elimi, avucumu çekme konusunda başarısız oluyorum
Shubha’nın göğüs bölgesine doğru 300.000 çocuk akıyor,
Şimdi, milyonlarca enjektör kanımdan Şiir’e akıyor
Şimdi, inatçı bacak kaçakçılığı
Kelimelerin hipnotik krallığındaki ölüme-katil sekse-karışmış peruğa dalmaya çalışıyor
Odanın her duvarını arsız aynalarla dolduruyor, gözlemliyorum
Birkaç çıplak Malay’ı, belirsiz kargaşasını kaybetmeye izin verdikten sonra.





STARK ELECTRIC JESUS – Malay Roychoudhury

:Öleceğim, öleceğim, öleceğim
:Derim, ateşten bir coşku içinde
:Nereye gideceğim, ne yapacağım bilmiyorum; hastayım
:Sanat’ın her türlüsüne tekmeyi basıp, Shubha’ya ulaşacağım,
:Shubha, bana izin ver, gidip yaşayayım pelerinli kavununda
:Safran perdeyi mahveden karanlığın dağılan gölgesinde,
:Diğer çapaları topladıktan sonra, son çapa da beni terk ediyor
:Artık dayanamıyorum, milyonlarca cam kırığı korteksimi yırtıyor,
:Biliyorum, Shubha, rahmini aç, bana barışı getir
:Her bir damar, kalbe gözyaşı taşıyor,
:Beynin bulaşıcı taşları, sonsuz hastalık dışında bozuluyor
:Anne, beni neden bir iskelet şeklinde doğurmadın?
:Bir milyar ışık yılı boyunca gidip, Tanrı’nın kıçını öpebilirdim
:Ama şimdi hiçbir şey beni memnun etmiyor, hiçbir şey kulağa iyi gelmiyor
:Bir öpücükten fazlasıyla midem bulanıyor
:Cinsel birleşme sırasında kadınları unuttum ve ilham perime döndüm
:Güneş renkli idrar torbasının içine,
:Tüm bu olan biten ne bilmiyorum ama hepsi oluyor işte,
:Her şeyi yıkıp paramparça edeceğim
:Açlığıma Shubha’yı çizip, onu yükselteceğim
:Oh Malay
:Kolkata ıslak ve kaygan organlar korteji gibi bugün,
:Ama ben şimdi, bir başıma ne yapacağımı bilmiyorum
:Hatırlama gücüm sararıp soldu,
:Bırak da ölümün karşısına tek başıma çıkayım,
:Cinsel birleşmeyi ve ölümü öğrenmek zorunda değildim
:İşedikten sonra son damlayı dökme sorumluluğunu öğrenmek zorunda değildim
:Gidip, karanlıkta Shubha’nın yanına uzanmak zorunda değildim
:Nandita’nın göğsüne uzanırken, Fransız derisinin kullanılışını öğrenmek zorunda değildim
:Gerçi, Aleya’nın taze çingülü rahminin sağlıklı ruhunu istedim
:Nihayet beynimdeki tufanın ilticasına teslim oldum
:Neden hala yaşamak istediğimi anlayamıyorum
:Sefih Sabarna-Choudhury soyumu düşünüyorum
:Yeni ve farklı bir şeyler yapmak zorundayım
:İzin ver, son bir kez Shubha’nın göğsü kadar yumuşak yatağımda uyuyayım,
:Şimdi, doğduğum dakikanın keskin parlaklığını hatırlıyorum
:Vefat etmeden önce kendi ölümümü görmek istiyorum
:Dünyanın Malay Roychoudhury ile yapabileceği hiçbir şey yok,
:Shubha, izin ver birkaç dakikalığına zorlu, gümüşi rahminde uyuyayım
:Bana barışı getir, Shubha, bırak huzura sahip olayım
:İzin ver, iskeletim, günahım senin mevsimsel kan akışınla yeniden yıkansın
:İzin ver, dölyatağında kendi spermimle kendimi yaratayım
:Başka ana-babaya sahip olsaydım böyle olur muydum?
:Bambaşka bir spermle ben Malay olabilir miydim?
:Babamın başka bir kadınının rahminde ben Malay olabilir miydim?
:Shubha olmasaydı, kendimden, tıpkı ölü erkek kardeşim gibi profesyonel bir centilmen yaratabilir miydim?
:Cevaplar… bırak birileri bunları cevaplasın,
:Shubha, ah Shubha
:İzin ver de dünyaya senin şeffaf kızlık zarından bakayım
:Yeniden yeşil şiltenin üzerine gel
:Katot ışınlarının, mıknatıs görkemliğinin samimiyeti ile emilmesi gibi
:1956’nın nihai karar mektubunu hatırlıyorum,
:Klitorisinin çevresi aynı zamanda kurnazca süslenmiş
:Güzel kaburga-yıkıcı kökler göğsüne doğru azalıyordu,
:Aptal ilişkiler, anlamsız ilgisizliğin geçitinde şişirildi
:Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaah
:Ölüp ölmeyeceğimi bilmiyorum
:Sefahat, kalbin ayrıntıcı tahammülsüzlüğünde gürlüyordu
:Bozup yok edeceğim
:Hepsini, sanat uğruna parçalara ayıracağım,
:Şiir için intihardan başka bir yol yok
:Shubha,
:İzin ver, ezelden beri kendine hakim olamayan vajinanın dudaklarına gireyim
:Acısız çaba absürdlüğüne,
:Sarhoş kalbin altın klorifilinde.
:Neden annemin sidik yolunda kaybolmamıştım?
:Neden babamın mastürbasyonu sonrasında idrarında atılmamıştım?
:Neden ovum-fluksunda veya balgamda karışmamıştım
:O benim altımda kaygısızca gözlerini kaparken,
:Rahatlığın Shubha’yı ele geçirdiğini gördüğümde, kendimi korkunç derecede sıkıntılı hissettim
:Çaresizliği ortaya çıkardıklarından sonra bile kadınlar güvenilmez olabiliyor,
:Bugün, Kadın ve Sanat kadar güvenilmez bir şey yok gibi
:Şimdi benim gaddar kalbim imkansız bir ölüme doğru koşuyor
:Su vertigoları, delik dünyadan boğazıma doğru yükseliyor
:Öleceğim
:Bana neler oluyor
:Pantolonumda yayılan kurumuş spermlerden
:Elimi, avucumu çekme konusunda başarısız oluyorum
:Shubha’nın göğüs bölgesine doğru 300.000 çocuk akıyor,
:Şimdi, milyonlarca enjektör kanımdan Şiir’e akıyor
:Şimdi, inatçı bacak kaçakçılığı
:Kelimelerin hipnotik krallığındaki ölüme-katil sekse-karışmış peruğa dalmaya çalışıyor
:Odanın her duvarını arsız aynalarla dolduruyor, gözlemliyorum
:Birkaç çıplak Malay’ı, belirsiz kargaşası

কোন মন্তব্য নেই:

একটি মন্তব্য পোস্ট করুন